4 Şubat 2011 Cuma

TESADÜF

   Yerden bir taş aldım, gökyüzüne değiyordu gölgesi…  İlk önce enginlik koktu, sonra denizin dibindeki sert akıntıda salınıp duran yosunlar…
   Soğuk ellerimle denizin suyunda ısınmış taşın her yerine dokundum… Elim ısındı.  Şekli bozuk, delik deşikti her yanı taşın… Oyuklardan birine kulağıma götürdüm, en ufak olanına; balıkların haykırışlarını dinledim, birbirleriyle suyun o kuvvetli sesi içindeki konuşmalarını…
   Çıplak ayaklarıma dalgalar gelip duruyordu… Islak kum, her dalganın gidişinde altımdan kayıp gidiyordu.
   Taşı elimde sıkıca tutarak kuma oturdum.
   Vücudum, dalgakıran gibiydi şimdi. Su, yüzüme kadar çarpıyordu. Bilinçsiz hareketler yapıyordum. Bir önüne bir arkasına bakıyordum taşın, gölgesi halen tepemde duruyordu.
   Kırmızıydı taş…
   Gölgesi de kırmızı…
   Güneş, denize doğru eğdikçe başını gölge büyüyordu…Kumsal ıssızdı, yaz bitmişti çoktan; kışın ilk aylarındaydık biz…
   Taş ve ben…
          Üzerimdeki gölge…
                    Kırmızılık bir de…
  Bedenim tuzlu suya bulandı tamamen. Lacivert köpüklü dalgalar turunculaştı; benim de rengim değişti… 
   Taşı aldığım yere koydum, güneş battı…
   Gökyüzü, kırmızı kaldı…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder